2 Haziran 2011 Perşembe

yine kopma dakikaları...
burada hava içeri girdiğimde parçalı bulutluydu -ta ki babamın gök gürültüsüyle değişene kadar-
odamda yalnızım,
gözbebeklerimi yararcasına hiddetlenen yağmur damlaları akıyor şimdi bedenimden.
duvarın köşesine pısıyorum.
köşeleri severim, kucaklayan edasıyla sarmalar beni.
parkeler çok eski, ergen dönemlerimden kalma yazılar var üstünde
tavana yapışmış bir örümcek ağı, yanık perdeler...
her şey soğuk. halbuki demin kavruluyordu asfalt.

gitmeden durabilsen keşke.
gitmeden durabilsem.
senden adımlarca uzaklaşmak zorunda kalmak senin sevmediğin biber gibi acı
biri dil, biri kalp yarası.
sana duyduğum özlemi allı pullu sözlerle dile getiremem.
ben de böyleyim,
içindeyim,
en süslü, en abartılı biçimiyle, içindeyim özlemin.
etrafıma bakıyorum her şey puslu.
bir tek sen netsin gözbebeklerimde.
seninle yansıyor güneş, seninle doğuyor.
seninle canlanıyor sokaklar, yokluğunla kararıyor.

gece yine sessiz,
arada bir tren sesleri vuruyor kulaklarıma.
özlemle savaşıyorum.
bir çığlık var içimde, zorla tuttuğum, sıkıştırıp sakladığım.
sakinim.
sessiz geceye kusuyorum sensizliğin acısını.
duvarlara anlatıyorum birer birer.
heyecanla dinliyorlar seni, gözleri faltaşı.
sonu gelmeyecek mutluluğumuza ağlıyor onlar da.
tıpkı benim gibi.
başımı kaldırıyorum odamın atmosferi değişmiyor,
bugünün hava koşulları belli.
uçsuz bucaksız uykulara dalmak istiyorum.
sadece sen varolmalısın.
yaşamalısın benimle onları.
uyandığımda tebessüm ettirmeli ikimize de.

biz varolmalıyız hep birlikle,
geceye inat.