30 Nisan 2016 Cumartesi

Her gün, yeni umutlar yeşertirdi.
Doğan güneş, gülüşünün sıcaklığı.
Bir nefes, bir bakış,
O yumuşacık ellerini tutmak bile yeterdi.

Biliyorduk oysa, her güzel geçen günün sonu karanlığa varıyordu.
Her masalın bir sonu vardı.
Er ya da geç.
Virgüller, noktayla son bulacaktı.

Sanki hala gelecekmiş gibiydin.
İnanmıyordum, istemiyordum.
Hayır, öyle değil, öyle gelmemeliydin.

Atmayın dedim, duymadılar.
İpeklere, pamuklara sarsam yine sana layık olmayacaktı.
Yine sana yakıştıramayacaktım.

Almaz dedim,
Toprak bile kabul etmez dedim, inanmaz.
Örttüler üzerini.

Ellerimi uzatsam, tutacaksın sanki.
Çağırsam koşacaksın.

Gitmeseydin olmaz mıydı?



8 Ağustos 2013 Perşembe

Yiti(ri)yoruz


“Seçim yapmaya zorlanan hayatların sisle kaplı yağmur damlalarında gizli,
Tek bir sigara dumanına bakan;  yaşlı gözlerin vefasız iç çekişleri,
Karşılıksız atan tek bir kalbin - işitmeye mecbur-  acımasız sözleri.”

Yitiriyoruz. Günden güne tüketiyoruz.
Gözlerini dikmiş, kin dolu, umarsız kalbin,
Ellerinde, kaskatı.
Yarını çıkarır mı bilinmez sözlerin,
İçimde, capcanlı.

Kemiriyor günleri…
Pençelerinde takvim sayfaları.
Dile düşmeyen, beliriyor karanlığı.

Yitiyoruz. Günden güne tükeniyoruz.
Belirsiz saatlerin, belirsiz duvarlarına kaplı,
Sıkışıyoruz.
Görmüyor gözlerim, göstermiyor yarını.
Yüzünü çeviriyorsun itiyor tüm yükü,
Zihnime sarılmış anıları kaplıyor çirkin gerçeğin.

“Duymamazlığa veriliyor,
Tekrar edilen, sahiliği bilinmeyen sözler ardında.
Adım atmaya yer yok buralarda, ayakaltı olmuş kelimeler.
Günahsızlığın boynunda,  kopmaya yüz tutuyor hayat denilen şey. ”

21 Temmuz 2013 Pazar

kırmızı şarabı elinde çürütüyor yine, 
öylece bir yaz gecesi. 
sorgularken; cevapların hoyratlığıyla savrulduğu sandalyesine çökük.
cümleler bitmiyor,
şarap kıpkırmızı.
ellerini götürseydi belki, çamura bulanacaktı her şey.

damlalar bulaşıyor o bembeyaz mermerlere.
yıllık şarap gidiyor.
o bile akışına bırakmışken ne gerek vardı soru işaretlerine?
ifadeler bile anlatıyorken gerçeği.

ben buradayım diyordu,
çığlıklarcasına yankılanırken.

farklı kitaplardan, farklı alıntılar üzerine kurulmuş bir hayat misali.
duymak istedikleriyle inşaa ettiği lego ev
tek bir harekete bakıyordu oysa.

serin bir yaz gecesi. 
şişeler dimdik. 
gün aydınlığa çalıyor. 
şarap çok boş.

7 Temmuz 2013 Pazar

Kural

Ne büyük şeydi farkındalık. İnsanı hatasından çeviren, ihtimali engelleyen. 
Şimdi buruşuk bir kağıt parçası kadar değersiz, karalanmış.
Cümlenin sonundaki üç noktaydı ilk zamanlar, sessiz fakat derindi.

Hiçbir şey değişmeyecek değildi, durağan şeyler zaten cansızdı hep.

Avuç içlerim kanıyor. 
Vücudumu istila eden karıncalanmalar. Bükülüyor ruhum, -sana duyduğum saygıdan değil.-
Günü karşılamak klişe, bugünse edebi

Dudaklarım titriyor, yanlış kelimeler itecek sana.
Korkuyorum. 
Dün rüyaydı oysa, umut paramparça.

Dizilmiyor cümleler, sen sağır, sen kör.

Avuç içlerim acıyor.
Sahip olduklarımız vardı. Onlar bizim ve özgündü ya hani.
Git diye çağırmadım ben seni,
Birleşik bir sözcüktük biz seninle, 
Hani kurala uyacaktık?

26 Mart 2013 Salı

söylemek isteyip de söyleyememenin, yutkunup,
o tadın hissini bilir misin?
birkaç adım ileri, koşarak geri.

sabah yüzünde parlayan o güneş hala burada,
gecenin karanlığında.
içi boş savrulan kelimeler halının tozlarına karışmış, ayaklarıma dolanıyor.
gelemiyorum.

birkaç dağ var,
biraz deniz,
aynı gökyüzünde farklı havayı solurken ikimiz.

gece omzuna düştü sevgim.
koynunda sıcacık.
nefesinle avuçladığın benliğim.
sende bak hala,
çıkmayacakmışcasına.

pencereme düşüyorsun gündüzleri,
rüzgarına kapılıp sende buluyorum kendimi.
al şu geceleri,
götür benden başka,
götür ki kalmasın geri.
sadece sen olmalısın,
en güzeli.

19 Mart 2013 Salı


Her şey durağan ve olması gerektiği yerde. 
Ne bir eksiği ne de bir fazlası var,
her şey olduğu gibi.

Geceydi;  acılar anadan üryan, yalnızlığın soğuk bedeniyle sevişiyordu.
Güneşi emmeyen vücutlar…

Bir kuzu doğuyordu, bir ceylan, bir tay.
Bir bebek dünyaya geliyordu karamsarlığa inat,
                                                                          Sonra bir kuzu ölüyordu, bir ceylan, bir tay.
Umuda inat.

19 Şubat 2013 Salı

bazen bir şeyleri silmek istersin de silemezsin ya hani,
elin gitmez, bir küçük anı yeter titremeye.
bir oyun sahnelendi dün gece,
kanlı ve kirli
söküp çıkaran tüm sevgiyi,
yakıp yıkan tüm iyiliği.
bir oyun sahnelendi,
ve her şey bitti.

4 Şubat 2013 Pazartesi

''biz kırıldık daha da kırılırız
ama katil de bilmiyor öldürdüğünü
hırsız da bilmiyor çaldığını
biz yeni hayatın acemileriyiz.
bütün bildiklerimiz yeniden biçimleniyor
şiirimiz, aşkımız yeniden,
son günleri yaşıyoruz belki
ilk günleri de yaşarız belki
kekre bir şey var bu havada
geçmişle gelecek arasında
acıyla sevinç arasında
öfkeyle barış arasında.''


Cemal Süreya