28 Haziran 2010 Pazartesi

Kim Özlerdi Avuç İçlerinin Kokusunu

O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar
bırakılmasaydı eğer.

Dayanılması o kadar da zor değildir,
büyük ayrılıklar bile, en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer.

Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
çalınan birinin kalbiyse eğer.

Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.

Daha çabuk unutulurdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine delice bakmasalardı eğer.

Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı
belki de,
kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.

Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece
sohbetlerinin,
son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.

Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır
yaralamasaydı eğer.

Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.

Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.

O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,
yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.

O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,
son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.

Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.

Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.

Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.

Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
dokunulası ipekten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.

Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.

Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
kulağına okunacak biri olsaydı eğer.

İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir
ayrılık gizlendiğine
belki de, kartvizitinde "onca ayrılığın birinci
dereceden failidir"
denmeseydi eğer.

Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.

Issızlığa teslim olmazdı sahiller,
kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle
avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.

Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
Yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini
tutmak isterse...

Evet Sevgili,
Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu, kim
uzanmak isterdi ince parmaklarına,
mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık
etmiş olmasalardı eğer!!


Can Yücel

27 Haziran 2010 Pazar

selam can sıkıntısı eseri, selamlaar selamlaar. her zamanki gibi canım sıkıldı napsam ne etsem dedim işte böyle bişiyler çizdim. artık napalım hayırlısı neyse o olsun.

veee günlerden bir gün damla yine adaya gider. amacım tabisi fotoğraf çekmek değildi itiraf etmeden geçemicem,belki süpersonik bi fotoğraf makinem de olmayabilir ama kendime engell olamıyoruuumm bence. ayrıca bulut sapığı olduğumun da artık farkına vardım.

bu fotoğraf için çok kastın mı? sorusu bana artık komik geliyo çünkü valla hiç kasmadım lan. hatta tamamiyle istemeden oldu diyebilirim. o sıra göksel adlı arkadaşımla taş sektirmeye çalışıyoduk. birden lök diye çekivermişim işte. ama nedense cok hoşuma gitti. bence iyidir iyi.








eveet ben adaya gidemese de onu uzaktan çeken damla selaaam!
çok azimliyim ya kendimi gercekten tebrik ediyorum. fotoğraf da fena olmamış hani. allah kahretsin megolaman bir ergen olma yolunda ilerliyorum galiba kendimi durdururken başka bi fotoğraf yüklesem iyi olucak.






bence ben bu fotoğrafı bir gün almanların eline ulaştırıp sonra bu fotoğraftan para kazanıcam. buna inanıyorum.















galiba bana gelen tüm laleler lanetli. kahretsin ki çok seviyorum bu çiçeği. ama hep de başına bişiyler geliyo. neden ben neden biz falan durumları. bu fotoğrafı büyüüük bir istekle çektim çünkü bunlardan önce aldığım lalelerin başına hep bişiyler gelmişti. fotoğrafı cektikten sonra yiğenimin üzerinde durdukları sehpayı devirdiğini de belirtirsem eğer evet gerçekten lanetliler.












e bunları da koydum bitsin artık bence. damla yine adaya gider damla yine bulut sapıklığını gözler önüne serer falan.
galiba hiç bir zaman deniz olmayan yerde yaşayamıcam.
hadi yeter bu kadaaar..

26 Haziran 2010 Cumartesi

Beatles

1960'lı yılların en pöpüler gruplarından olan Beatles İngiltere'nin Liverpool kentinde kurulmuştur.Geçmişten günümüze kadar gelen en büyük gruplardan olan Beatles; John Lennon, Paul McCartney, George Harrison ve Ringo Star yani Richard Starkey üyelerinden oluşmaktaydı.
Grup ilk single ı olan 'Love Me Do'yu 1962 yılında çıkararak listelere hızlı bir giriş yaptı.İlk albüm 'Please Please Me' Mart 1963'te çıktı. Bu albümün de çıkışı ile İngiltere 'de 'Beatlesmania' adı verilen Beatles çılgınlığı ortaya çıkmış oldu.

Geleliim bunları neden yazdığıma:
Beatles tüm insanlığın çocukluğu,ergenliği,yaşlılığı gibi adeta. Asla bitmeyecek bir çılgınlık. Bana göre Beatles kimsenin yapamadığını yaptı. Dönemin insanlarını, bizleri; kafamızın içinde oluşan kalıplardan kurtardı. Her kesime hitap etmesi grubun samimiliğine inanmamızı, onu daha çok sevmemizi sağladı. Hayal etme gücünü tüm insanlığa öğreten, yaşama tutunmayı, basma kalıp sözlerden kurtulmayı sağlayan ve hala canlı bir grup Beatles. 80'li - 90'lı yıl kuşağını büyüten grup Beatles. İçimizden biri onlar, dağılsalar da şu an var olmasalar da, müziği hiç bir zaman yok olmayacak bir gruğ Beatles.
Beatles'ı sevmeyen bi insan düşünemiyorum veya düşünmek istemiyor da olabilirim ona henüz karar veremedim. Tek kelime ile özetlenirse eğer Beatles 'herşey' dir.
Yeri geldiğinde cocuksu hissettiren 'Yellow Submarine' ile, insanı eğlendiren enerji veren 'Twist and Shout' ve 'She Loves You' su ile düşündüren 'Something' i ile asla yeri doldurulamayacak bir grup. Onlar bir devrim adeta, fikirlerinden aslaa ve asla zarar gelmeyecek bir devrim.

sözlerime son verirken en sevdiğim şarkılarından olan something i de yazmadan gecemicem.

Something in the way she moves,
Attracts me like no other lover.
Something in the way she woos me.
I don't want to leave her now,
You know i believe and how.

Somewhere in her smile she knows,
That i don't need no other lover.
Something in her style that shows me.
I don't want to leave her now,
You know i believe and how.

You're asking me will my love grow,
I don't know, i don't know.
Stick around, and it may show,
But i don't know, don't know.

Something in the way she knows,
And all i have to do is think of her.
Something in the things she shows me.
I don't want to leave her now.
You know i believe and how.

25 Haziran 2010 Cuma

yasak aşk he?

geleliiim şu aşk-ı memnuya
insanların neden bu dizilere bu kadar sardırdığı konusuna değinmek istemiyorum aslında ama yapamıcam galiba.
tercih ve talep meselesi bazı şeyler tabi, ket vuramayız, vurcak halimiz yok.

bende dün 'veda' olması dolayısıyla izleme gibi bir etkinlikte bulundum.
sonunda herkes gibi bihterin öleceğini ben de biliyordum.
kitabını okumuştum zamanında, her ne kadar gerçeğini yansıtmayıp ondan bağımsız bi şekilde de devam etse neler olacağı açıkca belliydi.
insanlığı ekrana kitleyecek şekilde bağımlılık yapan bu dizi ardından bir takım sitelerde gördüğüm 'bihter keşke ölmeseydi de ben ölseydim' , ' bihter benim canımdan bi parçaydı nasıl olur da ölür', 'cenazesine gidiyor muyuz' gibi yorumlar karşısında ağzım açık ve psikolojim bozulmuş bir şekilde kalakaldım.
nasıl olur da allahın dizisini hayatlarımızın içine bu kadar da abartılı bi şekilde sokabiliriz, bunu henüz anlamlandırabilmiş değilim.

ayrıca her 2-3sahnenin ardından verdikleri reklamlar, para kazanmaya prim yapmaya çalışanlar için bu tür diziler ideal konuma geliyor tabi.
daha fazla uzatmak istememekle beraber sunları da söylemek istiyorum. Adnanın uzuuun bi sürece eminönü kabataş sahilleri semalarında yürümesi, ve dizinin sonlarına doğru Behlül'ün aşkım behlül kaçar demesi üzerine gülme krizlerine giren ben ,şunu çok merak ediyor ; acaba gerçek aşk-ı memnu bağımlıları bu sahnelerde ne gibi tepkiler verdi?
Beatles, something le giriştim bunu yazmaya.
kabul etmeliyim ki çok fecii gülmüşüm.
neyse bunlar önemli değil, bunu paylaşmak istememin sebepleri ne beatles ne de benim gülüşüm.
Tarih 2 Nisan 2010; her zamanki gibi adadayız, ziyaretimizin nedeni ise benim doğum günüm. yaşanılan eğlenceli dakikalar, ve çekilen yağmurlu bir hava sonrası sıra pasta faslına geldiğinde tabi ki bir insanı fotoğraf çekmesi hususunda görevlendirdim -bunu yapmasaydım da içimde kalır ve patlardı-.
evet pasta geldi ve sevgili gönül dostlarım klasikleşen iyi ki doğğğdun.. diye giden melodileri mırıldanırken, aliciğiim yavrucuuğm -pastayı tutan canlı varlık- yüksek bir volumle devamını iyii kii doğğduun faaatmaaa ! olarak getirdi.
fatma kim? e benim adım damla, o zaman ahahaha ve flaş patlar.
asla unutulmayacak bir anı galiba,
bu güzel anı, bu güzel gün de ancak böyle taşınabilirdi fotoğraf karesine bence.
çekenin, çektirenin ve çekilenin yüreğine sağlık diyor ve gidiyorum.

hey!

evet sonunda ben de galiba buralara yettim.
hoş yetmişim, boş yetmiyim diye başladım çıtırdatmaya adamım.
insanlığım öncelikle uzun süre sonra laptopu tekrardan keşfedince site çılgınlığında buldum kendimi.
en son limanım da burası falan oldu işte.
anlatılmıcak bir şekilde uykum var,
arkadaşımın kedisinin -sevgili ve biricik sodacığın- üstümde uyuması ve kıçımı da didiklemesi üzerine üstüme bir ağırlık da çökmemiş değil hani.
her neyse, öküzlüğümü gösterip bu zamana kadar paylaşmadığım kadar blog paylaşma şerefine tek başıma nail olmak benim için büyük bir zevk.
o zaman kendime let's have a fun diyorum ve işe atılıyorum