21 Şubat 2011 Pazartesi

sen

gölgesine sığındığım ağacın gövdesine yaslanmış bir şekilde otururken buldum kendimi bugün.
karşımda yavaş yavaş yağmur damlalarıyla canlanan bir deniz. su zerrecikleriyle haykıran yapraklar.
sağımda duran ıhlamur ağacının ve toprağın kokusunun birbirine karıştığı bir yaz sabahı.
bir kaç bulut ile cebelleşen masmavi bir gökyüzü. parlak fakat bir o kadar da donuk.
uyuyup kalmışım.
saatler sonra kendimi yine aynı yerde buluyorum.
bulutlar çoktan çekip gitmiş. yıldızları parlak, koyu mavi bir gökyüzü. deniz yine durgun. etraf çok sessiz.
ne zaman giydim hatırlamıyorum, ayağımda, doğum günümde kendime aldığım espadriller. beyazlığından eser kalmamış,bir kısmı çimenlerle özdeşleşip yeşilini bulmuş bile. geriye kalan kısım ise gri.
ne kadar eskimiş de olsa anılarla bağlıyım ona. koşarken, uzun bağcıklarına takılıp düştüğüm günler, evde giyip koşuşturduğumda işittiğim azarlar...
şu an beni sadece o bağlıyor geçmişe. sanki hiçbir şey yaşamamışım gibi.
sadece beyaz bir örtü aslında. altında ödemek zorunda kaldığım bedeller, uykusuz geçen uzun geceler gündüzler günler haftalar aylar...
sanki hepsi bir anda toz olup yığılmış üstüme.
zaman kir misali...

çocukluk çoktan geçmiş bile. o toz pembe gözlüğüm kırılmış, un ufak yerde.
içinde cıvıl cıvıl koşuşturduğum park şimdi ıssız. ne bir çocuk sesi, ne de bir anne telaşesi.
hiçbirinden eser yok.
saatlerdir bekliyorum, limoncu yahya amcayı,
öldüğünü unuturken.
sen büyüyünce dünya sana daha büyük görünür demişti bir gün. kendinden değerlisi yok! olmayacak da.
ben kendime değer vermemiştim ki hiç. değer verdiklerimdi hayatı anlamlı kılıp, yerin dibine sokan.
kendime önem verseydim daha mı anlamlı olacaktı her şey? yanıtsız. cevabının ne olduğunu belki de hiç bilemeyeceğim bir soru.

dakikalarla yarışmaktan vazgeçtim, saniyeleri bırakalı yıllar oldu.
beklemek diyorum, bekliyorum sadece. ama akrebi kovalamaktan vazgeçmiyor yelkovan.
biliyorum en büyük acizlikti beklemek. insanın kendine yapacağı büyük kötülüklerden.
kendi silahımla kendimi vurma yolunda ilerlerken

gece serin, bir ahenk var gök yüzünde
hayatın rengi, siyaha çalan koyu mavi.
içimdeki karamsarlığa benzer, bir ben gök yüzü.
gök yüzü ıssız, ıssız bir bende şu hayat.
hayat sadece sen, bir bende sadece sendi hayat.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder