1 Ocak 2012 Pazar


uzağına düştüm deli dolu caddelerde bugün. yalnızlığınla tanıştım kahkaha kokan sokaklarda.
sen buz gibiydin, başımı yaslayıp ağladığım duvardan da soğuktu ellerin
çığlıkların yankılandı karanlığın çöktüğü gecede.
sen beni duymadın, çığlıklar kifayetsiz kalırdı isyankar gözlerinin yanında.

biz bu şehirde aşık olduk birbirimize
bu sokaklarda sarıldık,
bu banklarda baktık gözlerimizin içine,
şimdi burada da yoksun sen.
ben nereye gideyim? neresi sıcak gelir artık?
sen kokuyor hala pencerem, hala duruyorsun orada.
neresi benim evim?
kaçıp gittiğin o sokaklar mı saklayacak yalnızlığımı?
hala sesinin yankılandığı o karanlıkta mı uyuyacağım, sensiz?

senin kadar iyi konuşamazdım ben, bilirsin.
senin gibi güzel oynayamazdım kelimelerle.
yine de anlarsın sanmıştım beni, dilsiz de olsam duyarsın sanmıştım sesimi.
son bir umudum vardı, onu da alıp gitmişsin meğer.
evet ölmedim hala, yaşıyorum. adım atıyorum ama nereye bir sorsana!
yaşayan bir ölü, emin ol toprağa karışmış olandan daha beter.
nefes alsam da senin kokun sinmiyor artık kalbime.
gözbebeklerimde sen yoksun, gözlerim açık da olsa.

gitme diyemedim ya sana, en acısı oydu belki de.
oysa ki ne çok özlemiştim seni, ne de geç bulmuştum.
sen hep beni beklemişin ya, kurtulmaya çabalarken,
20 yılı aşkın da olsa bulmuştum, yakalamıştım en anlamlı gecede.
şimdi hepsi bir denizin dibinde kül misali.

son bir trendeymiş yalnızlığın senfonisi.
orada yankılanıp farklı yerlerde son bulmuş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder